İnternet ekipler amiri Serdar Kuzuloğlu duygusal başlayan ve ilerleyen anlarda yer yer stand up gösterisi kıvamında süren sunumunda girişimciler için hayat dersleri verdi diyebilirim. “İleride genişçe yazıp siteme eklemek istiyorum” dediği için, sunumun o kısmını sadece ana başlıklarıyla aktarıyorum:
Plan yapma, çevreni tanı, yüklerinden kurtul, sürüden ayrıl, bahanelere sığınma, mecbur değilsin, ne istiyorsun, onlar ne istiyorlar, mühendisliği bırak, yatırımcıya ihtiyaç var mı?, tek başınasın, işini çok sev, halının altındakiler… (Böyle ardı ardına sıralayınca Kendisinin Ocak sonu Şubat başı gibi çıkaracağı fantezi-pop albümünün şarkı listesi gibi oldu ama, tamamını yazıp planladığı yazısının büyüsünü kaçırmak istemedim)
- Ortaklık dünyanın en zor ilişkilerinden biri. O “melek yatırımcı” sözleşmelerini okusan aklın çıkar.
- Hep başarılı girişimler göz önünde. Halbuki başarısız olma ihtimalin daha yüksek. Bunları göz ardı etme.
- Girişimcilikte mühendislikten çok tüccarlık özellikleri ön planda olmalı. Maliye hukukunu, vergiyi bilmeden çok paralar kazanacağını düşünen ‘çocuklar’ var. Çocuk diyorum çünkü iş kurmayı planladığı sektörde çalışmamış insan çocuktur. Üniversiteden mezun olur olmaz girişmektense o sektörde bir süre çalışıp işin inceliklerini öğrenmek daha sağlıklı bir yöntem. Türkiye’de maalesef internet girişimciliği zor. İşinden çok bürokrasiyle, faturalarla meşgul oluyorsun.
- Kendine şu soruyu sor: “Mecbur muyum?” Bunlara bulaşmadan maaşlı güzel bir hayat da seni tatmin eder mi?
- Kurduğun işe inandığın için sen bir süre aç kalsan da, o ay para kazanamasan da kabulündür. Ama yanında çalıştırdığın insanların kredi kartı borcu vardır, kirasını ödemesi gerekiyordur, sigortasını yatırman gerekiyordur, 6 ay sonra eline geçecek paranın vergisini iki ay sonra ödemen gerekiyordur… Yani senin firmanın illa ki para kazanması gerekiyordur.
Kendisini dinlerken aldığım notlar bunlar. Bir de, sanırım çok güldüğüm bir anda defterin (evet hala notlarımı deftere yazıyorum) kenarına şunu yazmışım: Bir gün tepesi atar da “internetine de bilgisayarına da nalet olsun” deyip bu işleri bırakırsa, kişisel gelişim seminerleri yahut standup gösterileriyle hayatını çok rahat bir şekilde devam ettirebilir.
Kuzuloğlu’ndan sonra sırayı alan Ekşisözlük kurucusu Sedat Kapanoğlu’nun özellikle konuşmasından sonraki bölümde adeta bir popstar muamelesi gördüğünü söyleyebilirimJ Etrafında kendisiyle sohbet etmek, fotoğraf çektirmek isteyen yaklaşık iki düzine izleyiciden müteşekkil bir halka oluştu… Sunum esnasında şöyle notlar almışım:
- 2 yıl üzerinde çalıştığımız yazılım 3 tane sattı. Ama Ekşisözlük’ü bir saatte yazdım.
- Ekşisözlük’ün avantajlı veya dezavantajlı yönleriyle ilgili birkaç teorim var: Sözlük kendi alanında ilkti. Wikipedia yoktu, Blogger yoktu. Bu önemli bir avantaj. Arkadaş aracılığıyla yayıldı, bunun sonucunda da bir samimiyet oluştu. Zamanla ilgiyle başa çıkamaz hale gelince yazar alımını kapattık. Ama bu merakı daha da kamçıladı ve sözlük daha da popülerleşti.
- Web 2.0 öyle bir şey ki, popülaritesi arttıkça yaşaması zorlaşıyor. Yasalar içeriğin denetlenmesini istiyor –yasaların web 2.0 için yeterli olmadığını söylemeye gerek yok. Bunun da ötesinde, Türkiye’de eleştiriye kötü gözle bakılıyor ve eleştirilen ünlüler bunu hakaret addediyor. Sözlük işte bu sebeplerden dolayı şekil değiştirerek yaşamak zorunda.
- Web 2.0 siteleri ve sosyal mecralar birer yaşam alanı. Sürekli gelişmesi gerek. Bizim de gelişmemiz gerekiyor ama sözlüğün mevcut kodlarıyla bu mümkün değil. Bu yüzden esneklik sağlayabilecek ve yeni döneme uyum sağlayabilecek yeni sürümünü geliştirmekle meşgulüz. Semantik web beni çok heyecanlandırıyor. Yeni sürümümüzle semantik webe de yaklaşmayı hedefliyoruz.
- Bize karşı açılan davaların verdiği zararlardan biri de, söz konusu yazarların -isimleri dava dosyasına konulduğundan- anonimliklerine zeval gelmesi.
- Ofiste 2 yazılımcı ve 4 avukat çalışıyor. Bunu yurtdışındaki herhangi bir web girişimcisine anlatamazsın.
- Aylık 7 buçuk milyon, günlük de 800 bin tekil ziyaretçimiz var.
- (Sözlük yazarlarına ücret ödemiyorsunuz eleştirisi üzerine) Mesela hafif.org yazarlarına ücret ödemeyi denedi ama meblağ küçük olduğundan bu sistem ne yazarları tatmin etti ne de siteyi. Ayrıca hangi yazarın ne kadar değer yarattığını ölçmenin de bir yolu yok. Çok yazana çok para mı vereceksiniz? Bu sağlıklı değil. Zaten yazarlarımızın motivasyonu başka, ücret beklentisiyle yazan kişi istediği anda yazmayı bırakabilir.
- Evet, bilgisayar mühendisliği okumayı çok istiyordum. Bu sayede her şeyi kendi kendime öğrenmek zorunda kalmazdım. Ama sınav sisteminin cilvesi olarak, dersleri-puanı iyi olan ve bilgisayarla en ufak ilgisi olmayan insanlar mühendislik okuyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder