Bir içerik sitesini minimum bütçeyle nasıl tanıtabilirim?

Oradan reklam olayını tamamen gereksiz gören cimri bir KOBİ sahibi gibi görünmüyorum değil mi? Önce şunu bir netleştirelim: Bu yazı, şahane içerik sitesinin tanıtımı için büyük bütçeler ayıramayan küçük yayıncılar için. Parası olan acımasın, yıksın ortalığı tabii ki. Çılgınca dans eden yarım düzine seksi kadının kameraya yaklaşıp, iç gıcıklayıcı bir ses tonuyla "hey ordakiler, çokşahaneiçeriksitesi.com'a girsenize" dediği TV reklamları çeksin filan. Hiç lafım olmaz. Şu anda benim lafım; bir kafeye gittiğinde sevgilisine sıcak çikolata ısmarlarken, ürkek ve tedirgin bir sesle garsona "ben de çay alayım, küçük çay evet" diyen cefakar içerik üreticilerine.


Netleştirmek istediğim başka bir nokta daha var: Siteye bol trafik (ve doğal olarak bol hemen çıkma oranı) sağlamak değil burada amaç. SEO çakallıklarıyla Google'a oynamak da değil. Amaç, işlek sosyal ağ hesaplarıyla ve diğer mecralardaki bilinirliğiyle komple bir platform yaratmak...

İçerik sitesini minimum bütçeyle tanıtmak için neler yapılabilir sorusuna kendimce cevaplar vermeye çalıştım.

İçeriğe yüklenmek


Ne zaman, nerede rastladım hatırlamıyorum ama şöyle bir cümle duymuştum: "Bir medya organının kendi reklamını yapmaya çalışması ne kadar zavallıca!" Muhtemelen agresif bi abinin, WOMM olayına sırtını dayayarak ve biraz da gaza gelerek kurduğu bir cümleydi. Evet, fazla iyimser ve ütopik görünüyor ama içeriği sağlam tutmak, paylaşılarak yayılması için uğraşmak şart. "Paylaşılabilir içerik üretmenin sırrı nedir?" diyen olursa, "O sırra vakıf olsaydım şu anda tropikal bir adada, internetten kazandığım serveti eziyor olurdum" cevabını veririm. Zaten bu işe soyunan kişi, belli bir standardın üzerinde içerik üretebileceği iddiasındadır. Ömründe gazete dergi okumamış bi insan "ağalar ben içerik sitesi yapıyorum" diye ortalara çıkmaz... Ne, çıkıyor mu? Hayatta inanmam!

Sosyal ağların etkin kullanımı


Üzerine basa basa söylemekte fayda var: Uçanı kaçanı, okuma yazması olan herkesi siteye getirmeye çalışmak pek akıllıca değil. Onu haber siteleri deneyip kendilerini rezil ediyorlar zaten. Bizim de yapmamıza gerek yok. Derdimi şöyle anlatmaya çalışayım:

Yabancısı olduğun bir muhitte, kalabalık bir kahvehaneye giriyorsun, orada kendi aralarında muhabbet eden insanlara seslenip dikkatlerini çekiyorsun ve yeni ürününden (veya hikayenden) bahsediyorsun. Buraya kadarki süreç bile yeterince zorluyken, bir de onları kollarından tutup, hikayenin devamını anlatmak için kendi evine / dükkanına götürmeye çalışıyorsun. Bu da yetmiyor, "Hacıabi şimdi bu anlattıklarımı bir de eşinle dostunla paylaş, onlar da gelsin. He mi hacı?" diyorsun adamlara.

Sosyal ağlarda kendi halinde takılan insanlarla yaşadığın süreç de bunun gibi işte. Kolay iş değil. Mantıklı da değil. Herkesi sitene getirmek zorunda değilsin. O sosyal ağda tüketilebilecek içeriklere de ihtiyaç var. Güçlü sosyal ağ hesaplarıyla imaj yaratmak, imaja katkıda bulunmak; en az site trafiği kadar önemli.

Bu arada, sosyal ağları etkin kullanmak derken, takipçi sayısı fazla olan ve kanaat önderi sayılabilecek kişilere zırt pırt tweet atıp "size katılıyorum, hatta bu konuda ben de şöyle bir yazı yazmıştım" diye link paylaşmaktan bahsetmiyorum elbette. Bu yanlışı, doğruluğuna gönülden inanarak devam eden insanlar var. Yazık.

Ekşi Sözlük dostluğu


Ekşi Sözlük, yaşadığı düşüşe rağmen hala Türkiye'deki en etkili internet sitesi. Hala dosta güven, düşmana korku salmaya devam ediyor. Hem önemli bir trafik kaynağı hem de internet ahalisinin büyük kısmı için bir referans kaynağı. Bunu fırsat bilip coşkuyla kendi reklamını yapmaya çalışan ve bu çabası ters tepmesiyle acı deneyimler yaşayan pek çok marka ve yayıncı var. Ölçüyü kaçırmamak gerek. Yoksa bir anda kendini binlerce sözlük kullanıcısının hedefindeki bir 'billur oğlanı' olarak bulabilirsin.



Yukarıdaki örnekte Ekşi Sözlük'ün trafik gücü açıkça görülebilir. Sözlükte üçüncü sınıf PR'cı cümleleriyle allayıp pulladığı sitesine link veren bir firmanın Sayyac.com'dan alınan trafik bilgisi... Her yayıncının ağzını sulandıracak cinsten bir zıplama yaşanmış. Ama bu ucuz PR'cı zihniyetinden dolayı da sözlükte adeta kıçına teneke bağlandı firmanın. Hakkında yazılanları okurken içim parçalandı, ki bu yazılanlar muhtemelen dünyanın sonuna kadar kalacak orada... Aman diyeyim.

Gördüğü her ağaca kokusunu bırakan köpekler gibi, her yere sitenin linkini serpmenin manası yok. Ekşi Sözlük, her yeni site (yahut sinema filmi, dizi, ürün, her şey) için vitrin gibidir. Suistimal etmeden, siten hakkındaki en net bilgilendirmeyi yapmak ve orada (dolayısıyla internette) bir tortu oluşmasını sağlamak en güzeli.

Ne? İçerik üretimine, yazıya gönül vermiş biri olarak Ekşi Sözlük'te hesabın yok mu? Hayatta inanmam.

Etiketler, etkinlik paylaşımları


Etiketten kastım #takipedenitakipederim gibi bir şey değil elbette. Özellikle, kendi ilgi alanında düzenlenen etkinliklerin etiketlerine 'yancı olmak' doğru hedef kitleyle buluşmak için faydalı bir yöntem.

Gündemin rüzgarından yararlanmak


Yine yukarıdaki etiket mevzusu gibi, güncel olayların rüzgarından ve o rüzgara kapılan kalabalıktan maksimum verimi almak gerek. Bunun için de antenleri sürekli açık, iyi koku alabilen, gündeme göre hızlı ve doyurucu içerik üretebilen biri olmak şart. Ne, öyle değil misin? Hayatta inanmam.


Misafir yazarlık


Böyle yazınca havalı gibi durdu ama başka sitelere içerik sağlamaktan bahsediyorum. Okuyucuya ulaşmak için senden daha çok bütçe ayıran, senden kat kat fazla takipçisi olan ve dışarıdan içerik almaya sıcak bakan siteler var. Oralara hazırlayacağın eli yüzü düzgün birkaç yazının, tahmin ettiğinden daha fazla geri dönüşü olacaktır.

Söylemeye çekiniyorum ama... Video üretimi


Evet, video üretmek meşakkatli ve nispeten pahalı bir iş. Ama belki imkanın vardır, elin yatkındır ve insanların senin sitene gelmeden izleyebilecekleri eğlenceli, faydalı videolar yapabilecek durumdasındır. Kim bilir. Hem bunun Vine'ı var, Instagram'ı var, Gif'i var...

Yılın sitesini seçen sayısız yarışma


Nedenini bilmiyorum ama böyle birçok yarışma var. Ülkedeki ödül bolluğuna anlam veremeyen biri olarak, bu yarışmaları da anlamaya çalışmıyorum zaten... Deneyip, o rüzgardan da payını almaya çalışabilirsin.

Network'ler


Hürriyet grubunun bir parçası olan Bumerang gibi network'ler de sitenin görünürlüğü açısından faydalı olabilir. En azından, denemenin zararı olmaz diyelim.


Facebook reklamları


Evet, buraya kadarki maddeler 'beleşti'. Artık eli, azıcık da olsa cebe sokma vakti. FB reklamları, genel olarak, e-ticaret siteleri tarafından sıcak satış hedefiyle kullanıldığı için pek de etkili olmayan reklamlar olarak kalmış çoğumuzun aklında. Ama iş içerik paylaşımlarına gelince, beklemediğim kadar etkili bir reklam mecrasıyla karşılaştım. Ne görüp paylaşsam diye aylak aylak dolaşan milyonlarca kişi var Facebook'ta. Onların can sıkıntısını giderecek, "vay be, ilginçmiş" dedirtecek içeriğin varsa, bir dene derim. "Minimum bütçe diye girdin mevzuya, çoluğun çocuğun rızkını Zuckerberg'e kaptırmayalım" dediğini duyar gibiyim. Günlük 50 lira bütçeyle bir başla hele. İçeriğinin cebine bir yol parası sıkıştır, daha önce göremediği diyarlara gitsin, can sıkıntısından görümcesinin fotoğraflarını stalk'layan teyzeye bi görünsün. Geri dönüşlere göre bakarsın sonrasına.

Ne, Facebook'ta nasıl reklam verileceğini bilmiyor musun? Hayatta inanmam!

Bol takipçili sosyal ağlar


Facebook demişken Twitter reklamlarından bahsetmemek olmaz. Açıkçası sponsorlu tweet kullanımının pek gerekli olmadığını düşünüyorum. En azından, fiyatları ve karşılığında verdikleri minimum bütçe tanımımıza uymuyor diyelim. Onun yerine bol takipçili sosyal ağ hesaplarıyla işbirliğine gidilebilir. Anlı şanlı fenomenlerden bahsetmiyorum elbette. Onların istediği ücretler zaman zaman Bülent Ersoy'un sahne fiyatına eşdeğer olabiliyor. Mesela son bir yılda ortaya çıkan ve nasıl oluyorsa sadece eski fotoğraf paylaşarak muazzam etkileşim sağlayan Twitter ve FB hesaplarıyla bi konuşulabilir. Senin minimum bütçenle onunki uyuşuyor mu...

Ne, bu hesaplar illegal mi? Kazandıklarının vergisini ödemiyor mu? Takipçilerini kullanarak haksız kazanç mı sağlıyorlar? Hayatta inanmam...

Agresif, provokatör, nalet bir yol izlemek


"Yeaa ben bu kadar şeyle uğraşamam, daha kısa bir yolu yok mu bu işin?" dersen, adeta 'dark side'a geçip, agresif bir stratejiyle, provokatör başlıklarla, Volkan Konak'ın şarkısında bahsettiği gibi "uykusuz, aksi, nalet" bir adam olabilirsin. Evet, çekilmez bir adam olup kendini ve siteni kısa yoldan meşhur edebilirsin. Kesinliği olmayan kışkırtıcı haberler yayınlarsın, dedikodu yayarsın, en yakın rakibine bulaşırsın...

Ne? Sonra siteni o rakibine sattığında seninle dalga mı geçerler? Hayatta inanmam!
...

Görüldüğü üzere, çok da yeni şeyler değil söylediklerim. Çünkü, her ne kadar bugünün trendi olsa da, içerik yeni bir şey değil. Yüzlerce yıldır insanlar 'bir şeyler' yayınlıyor ve onu en ucuz yoldan okura / izleyiciye ulaştırmaya çalışıyor. Problem aynı, araçlar değişik sadece. 20 yıl önce gazeteyi bulmacası için alan adamın oğlu bugün içerik sitesini quizleri için takip ediyor.
...

Benzer yazılar:


Bir içerik sitesiyle geçim sağlamak mümkün mü?

1 yorum:

  1. "Ne? Sonra siteni o rakibine sattığında seninle dalga mı geçerler? Hayatta inanmam!"

    İnce görmüşsünüz :)

    YanıtlaSil