Reklamcı olmak istiyorum, nasıl beslenmeliyim? [icraatın içinden]

Baştan söyleyeyim; bu satırları şahane bir reklam yazarı, dahi bir sanat yönetmeni filan olarak yazmıyorum. Zaten kendi tavsiyelerimi sıralayacak da değilim. Ama emin olun, her genç reklamcı adayının kafasındaki bu soruyu, Türkiye reklamcılığının duayeni olarak kabul edilen birçok ajans başkanına, yaratıcı yönetmene sordum. Bu yazı, o cevapların bir özeti yani. Bir uyarıda daha bulunayım; yazı ağırlıkla reklamın yaratıcı kısmında çalışmak isteyen arkadaşlara hitap edecek.


Klişe olacak ama, "nelerden beslenmeliyim" sorusunun ilk cevabının "hayatın kendisinden" olduğunu söyleyebilirim. Nedir bu hayatın kendisi? Örneğin metroda, metrobüste filan etrafına hiç bakınmadan, kulaklıktan müzik dinleyerek yolculuk ediyorsan hayatın içinde değilsindir. Kendi kafanın içindesindir. Doğal olarak, yazacağın reklamdaki karakter de hayatın içinden ol(a)maz, kendi kafanda yarattığın için bir tarafı hep 'olmamış, ham' kalır, ayakları yere basmaz, samimiyetsiz olur... Sadece toplu taşıma araçlarını kastetmiyorum tabii ki. Evde, işte, okulda, barda, lokantada, sergi salonunda, konserde; oranın gerekleri neyse onları yaşayacaksın. Zaten o elindeki akıllı telefonu bi bırak gözünü seveyim. Gömme kafanı telefona; ergen gibi ucundan ucundan yaşama, etrafına bak. Ergen gibi demişken, hafta sonu annen evde 'gün' düzenlemişse öffleyip odana kapanma. Otur teyzelerin yanında; hem kısırdan, mercimek köftesinden nasiplen hem de dinle teyzeleri. Yarın ajansta mesainin büyük bölümü onlara deterjan, çamaşır suyu, çay, sabun filan satmaya çalışarak geçecek.

Ne okumalıyım?

"İşte yani düzenli olarak Ads of the World'ü takip ediyorum, pazarlama gurularının kitaplarını okuyorum, sektörel yayınlara bakıyorum." Maalesef yanlış cevap. Bunları yine yap ama yeterli değil. Hayalin iyi reklam yazarı olmaksa iyi yazarların kitaplarını okuman şart (Neticemden uydurmuyorum bunu, hayranı olduğun yaratıcı abiler söylüyor). Öykü, roman, şiir, anı... edebiyatın her türlüsü yani. 

Okumak demişken, bir de yazma kısmı var işin. Düzenli olarak bir şeyler yazıyor olman gerek. Koca koca edebiyat dergilerine her ay öykü göndermekten bahsetmiyorum. Bloga yaz, Twitter'a yaz, sözlük sitelerine yaz, not defterine yaz... Elin alışsın; kendi cümlelerini, kendi sınırlarını tanı.

Ya başka reklamlar?

Dünyada yapılan yaratıcı işleri takip etmek gerek mi? Buna aldığım cevaplar ortadan ikiye bölünmüş durumda. Bir kısım "Tabii ki takip edeceksin, bu şart" derken bir kısım ise "Onlar adamı etki altında bırakır, kafan hep o işlerin benzerlerini yapmaya gider" diye temkinli yaklaşıyor olaya. Kendi görüşüm; evet, ne olup bittiğini takip etmeli. Kendi çöplüğünün horozu olarak kalmamak için bu şart. Belli web sitelerinden, yıllıklardan, ödül kataloglarından vs bulunabilir, bu devirde hiç zor değil. Burada "el yumruğu yemeyen kendi yumruğunu balyoz sanarmış" atasözünü arkama alıyorum. Evet, bu atasözü aslında bu kadar terbiyeli değil ama yazıyı gençlerin okuduğunu varsaydığım için böyle yumuşattım.

Mahallenin her şeyden az da olsa anlayan çocuğu

Maalesef "benim bu bilgiye ihtiyacım yok" deme lüksün yok. Kafan kocaman olana kadar dolduracaksın. Filmle, videoyla, tarihle, güncel haberlerle, mizahla, edebiyatla, sporla, gençle, yaşlıyla, çocukla, doğuluyla, batılıyla, jestle, mimikle, diziyle, anıyla, halk müziğiyle, death metal'le, etnik müzikle, iğrenç müzikle, klasik müzikle, dün akşam Youtube'a yüklediği videoyla dikkat çeken çocukla, 45 yıl önce çekilmiş bir sinema filminde geçen bir replikle... Kaçarı yok, o kafayı dolduracaksın. Yine reklam sektörünün en mühim yaratıcı yönetmenlerinden duyduğum cümle hemen hemen şöyleydi: "Yürürken rastladığın ve işine yarayacağını düşündüğün her şeyi çantana atacaksın. İhtiyaç duyduğun anda da çantanda 'öyle bir şeyin' olduğunu hatırlayıp kullanacaksın onu..." Yaratıcılık 'ilham' demek değil. Boş, pürüzsüz kafayla yaratıcı olan birini tanıyorsan bir şey diyemem tabii.

Güzel anlatan insanlar

Güzel güzel, tatlı tatlı anılarını, izlediği filmleri, hayallerini, aşklarını filan anlatan birilerini tanıyorsan oturup uzun uzun dinle onları. Kendisini nasıl dinlettiğini, büyüsünün ne olduğunu çözmeye çalış. Zira işin hep anlatmak olacak. Güzel anlatamıyorsan, sen konuşurken masadakiler kalkıp gidiyorsa milyonlarca kişiye bir markanın güzelliklerini anlatman pek mümkün değildir.

Reklamcılık kitapları peki?

Varsayımlara dayalı, "bu adımları uygularsanız markanızı fezaya çıkarırsınız" diyen sözüm ona pazarlama gurularının kitaplarındansa; gerçek reklamcıların gerçek hayatlarının anlatıldığı kitapları okumak daha faydalıdır. Büyük reklamcıların başarısızlıklarını, çelişkilerini, gerçek müşterilerle kurdukları ilişkileri vs. okumanın keyfi de faydası da büyük. Bir de, tek olayı reklamları eleştirmek olan, "o işe marka nasıl onay vermiş hayret" demeyi şiar edinmiş köşe yazarlarını, blog yazarlarını, Twitter meşhurlarını ciddiye alma. Onlara harcayacağın zamanı daha yararlı şeylere harca. Ne bileyim, pandaların çiftleşmesini konu alan bir belgesel izle mesela. Daha faydalı olacağına yemin ederim.

Teknolojiyi takip etmek

Teknolojiyi, reklamcılığın gittiği yönü, sosyal ağları, medyanın değişimini filan takip etmek gerektiğini söylemeye bile lüzum yok ama unutulmuş gibi olmasın.

Bunun dışında, yaşadığın dönemde mizahın ne durumda olduğuna, insanların nelere güldüğüne dikkat et. Senin de o insanları güldürmen gerekecek.

Bunlar gecenin bu saatinde aklıma gelenler. Yine bir şeyler çıktıkça eklerim. "Yeaa benim beslenmeye, kitaba, filme filan ihtiyacım yok. Bir fikir bulurum, bir slogan attırırım, tozu dumana katarım" diyen iddialı arkadaşlar vardır eminim. Onlar da "en büyük reklam ajansları" listesinin en tepesindeki ajansın adresini bulsun; hemen yarın gidip yaratıcı yönetmen olarak işe başlasın. Sabah erken gitsin ki, tüm ajans çalışanları kapıda çiçeklerle onu bekliyor, bekletmesin insanları. Yazıktır.


Benzer Yazılar:



1 yorum:

  1. Yazdiklarin icin kendi adima da olsa tesekkur ediyorum.
    O kadar faydali oldu ki, anlatamam. Ben lise 3. Sinif ogrencisiyim. Okumaktan, arastirmaktan,dusunmekten, izlemekten,yazmaktan,gulmekten,hayal kurmaktan kisacasi hayati icinde yasamaktan cok hoslaniyorum.Bunun icin dediklerin benim icin bulunmaz hint kumasi tadinda. Tekrar tekrar tesekkurler


    *Anonimden yazmamin sebebi herhangi bir bloga veya hesaba sahip olmamam.

    YanıtlaSil