Kırmızı Ödül Töreni izlenimleri

En iyi basın reklamlarını seçmek amacıyla yola çıkan Kırmızı Ödülleri bu akşam onuncu kez düzenlendi. İlk yılından beri kazanan işleri ilgiyle takip etmeye çalıştım. Basın reklamlarına karşı ayrıca bir sempatim var, ondandır sanırım. Bu ödüller maalesef hep "Doğan Grubu kendi arasında takılıyor işte" gibi bir algı yarattı. Grubun 'ağır topları'nın şovlarıyla filan aklımda kaldı Kırmızı törenleri. Bu sefer o kendi halindeliği daha az hissettim. Hatta son bir yılın en sağlam ödül töreniydi diyebilirim. Geceden aklımda kalanları unutmadan yazayım:

** KüçükÇiftlik Park'a gittiğimde sahnede, önceki yıllarda da bu organizasyonda çalan Kaşmir grubu vardı. Yaklaşık 3 metre boyunda ve zaman makinesi marifetiyle 60'lı yıllardan gönderilmiş olduğuna bahse girebileceğim bir ablanın vokalde olduğu grup bolca The Doors çaldı, güzel de çaldı. "Kimmiş ki onlar?" diyen olursa Facebook adresleri şurası... 

** Ödül töreni, Kırmızı'ya emeği geçmiş kişilere teşekkürle başladı. Teşekkür plaketi alanlardan biri de, reklamcı milletinde pek göremediğimiz bir şekilde laci takım elbisesi ve kravatıyla sahneye çıkan Haluk Mesci'ydi. Onu 'buralarda' görmek güzel, Allah başımızdan eksik etmesin. 

** Diğer ödül gecelerinin aksine, göze batmayan ve espriler yapmak için kasmayan bir sunucu vardı. Açılış konuşması da uzun ve sıkıcı değildi. Aralarda gürültülü film festivali müziği çalmıyordu (Standart ödül töreni müziği vardır ya, ondan bahsediyorum). Sahne iyiydi yani.

** Yine diğer organizasyonlara göre, ödül almaya çıkan erkekler daha az salaştı diyebilirim. Jilet gibi abilerdi demiyorum tabii, yanlış anlaşılmasın. Malzeme belli zaten, fazla bir şey bekleyemiyor insan. Kristal Elma'yla ilgili yazıda da üzülerek "reklamcılar olarak, genel itibarıyla harbiden çirkin adamlarız" demiştim. Öyleyiz evet... Bu akşam, ödül almaya çıkan reklamcı değil de, zorla teyzesigile misafirliğe götürülmüş ergen gibi davranan, "öff ne ödülü yeaa" der gibi triplere giren genç sayısı da azdı. Tek eli cepte, vücudun üst kısmını hafif geriye doğru itmiş amatör rock grubu elemanı pozunu hatırlayın, hah o pozdan pek görmedik işte.

** En coşkulu grup Grey İstanbul ekibiydi. İsimleri her açıklandığında ortalığı inlettiler. DDB&Co'da bir ödül yorgunluğu sezdim. Bi noktadan sonra insan doyuma ulaşıyor tabii.

** Sektörün ağır abileri/ablaları da salondaydı. Bu bakımdan, Kristal Elma'dan daha çok rağbet gösterildiğini söyleyebilirim. Bunda Doğan Grubu'nun ne kadar etkisi vardır bilemem tabii ama metrekareye düşen duayen sayısı Kristal Elma'nın üç beş katı filandı. Ödül olayını toptan reddeden abilerin dışında hemen herkes oradaydı.

** Kararında bir program hazırlanmış. Ödül alışverişi fazla uzun sürmedi, sahnede karmaşa yaşanmadı. 2 hafta önceki Mixx gecesinde ödüllerin karıştığını, sahnede insanların çarpıştığını filan gördükten sonra iyi geldi... Anonsların orta yerindeki dans gösterisi de epeyce takdir topladı diyebilirim. Özellikle kıvırcık saçlı dansçı abla 'ilgiyle' izlendi.

** Kırmızı'yı düzenleyenler, bu ödül gecesi olayının tamamen şov olduğunu, oraya gelen insanların birincil amacının eğlenmek olduğunu kavramışlar. Zaten fark ettiyseniz şu ana kadar ödül alan işlerle, ajanslarla ilgili bir şey yazmadım. "Ödül hak edene gitmedi", "Hep danışıklı dövüş bunlar" gibi geyikleri herkes yapıyor ama fazla da ciddiye almamak gerek ödül gecelerini. Maksat sektörden insanlarla bir araya gelmek, dedikodu yapmak, beleş içkiye yürümek, gecenin şık ve rüküşünü seçmek, kim yaşlanmış kim göbek yapmış görmek, ödül alamadıkça komplo teorileriyle kafa açmak... Maksat iyi bir akşam geçirmek. Sabah da, varsa tabii, ödülleri müşteriye gösterip "aha senin reddetmeye çalıştığın fikirle ödül aldık, biz bu işi biliyoruz" demek. Fazla kafa yormaya gerek yok. Zaten ihtiyacımız olan şey ödüllerden ziyade sağlam bir reklamcılık festivali.

** Eğlenmek dedim ya; MFÖ sahneye çıktı, daha ne olsun! 

** Son olarak, gecede ödül alanların listesi şu linkte mevcut. Büyük ödül olan Kıpkırmızı'yı alan iş de, bu yıl Lürzer's Archive'in kapağında da gördüğümüz (boru değil yani) Oyuncak Müzesi kampanyası, Leo Burnett İstanbul. Bu arada, iyi hoş ama bu ilanları ilk gördüğüm günden beri hafiften tırsıyorum. Çaki Bebek aklıma geliyor, filmin etkisinde kaldım demek ki...


Benzer Yazılar:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder