100 Milyar Dolarlık Facebook'u Biz Nasıl Kullanıyoruz?

Son günlerde medya ve reklam dünyası başta olmak üzere hemen herkes Facebook'un halka arz sürecini konuşuyor. Rakamlar neredeyse gelişmekte olan bir ülkenin toplam bütçesi kadar. Haberi okuyan anneler oğullarına "Sen de şöyle bir şey yapsan işte hayatımız kurtulurdu" diye sitem ediyor (Hayatı 100 milyar dolarla kurtulan ebeveyn), mühendislik fakültelerinin kantinleri "Aslında yapılabilirdi" pişmanlıklarıyla yankılanıyor. Peki Facebook'un ofis duvarını boyayan gencin bu iş karşılığında aldığı hisse senetlerinin değeri 200 milyon dolara ulaşırken biz bu sitede neler yapıyorduk?


Ülkemizde kabul gören adıyla 'Feys' dikkatimizi ilk kez 'ilkokul arkadaşlarını bulabildiğimiz site' olarak çekti. O güne kadar yıllar evvel kaybettiğimiz ilkokul arkadaşlarımızın hasretiyle yanıyor olduğumuzdan bu fikri hemen benimsedik. Hem insanoğlunun birincil ihtiyaçlarından biri olan dedikodu açlığımızı da fazlasıyla karşılıyordu. Sıradan insanın magazininin çekiciliği de buna eklenince Feys tam manasıyla aldı yürüdü ve bugünkü rakamlarla 74 milyon nüfuslu ülkemizde 31 milyon kullanıcıya ulaştı. Bu da reklam ve pazarlama sektörü için bulunmaz bir nimetti. İşin ilginci internet kullanıcı sayımız 29 milyon olması ve bu hesapla kullanıcıların yüzde 106'sının Facebook kullanıcısı olması. (PC Labs'ın konuyla ilgili haberi bu linkte.) Bu küçük ayrıntı Facebook'u yeni nesil pazarlamanın bir numaralı öğesi olarak gören sektör büyüklerinin fazla ilgisini çekmedi.

Neler Yapıyoruz?

Kalabalığa güvenerek olur olmaz işler için bir milyon kişi bulmaya,
Arkadaş listemizdeki kişileri dürtmeye ve etiketlemeye,
Kişisel iletilerle kimi yerlere mesaj vermeye,
Eşe dosta site üzerinden rakı sofrası, yemek ve dansöz göndermeye,
Tüm kişisel özelliklerimizi çekinmeden ifşa etmeye,
İçimizdeki paranoyağın ısrarıyla 'profilime kim bakmış' uygulamalarını kullanmaya başladık.

Arkadaşların yeni fotoğraflarının altına "canım süpersin", "karizma kankam" gibi şeyler yazdık.
Arkadaşların iletilerini "izninle çalıyorum bunu" diyerek biz de paylaştık.
Arkadaşların doğum günlerini, bayramlarını, yeni yıllarını kutladık.
Arkadaşların duvarında ve kendi duvarımızda kedi ve bebek videoları paylaştık.
Arkadaşların duvarına "hiç arayıp sormuyorsun, sen telefonunu mu değiştirdin?" yazdık.

Ölen kişilerin duvarına baş sağlığı mesajı yazan,
Sevgilisinden ayrılınca kendini Demet Akalın şarkılarının şefkatli kollarına bırakan,
Beni seven bunu paylaşsın diyerek sitemle karışık tehdit yollayan,
Kameraya/fotoğraf makinesine bakarak çektiği fotoğrafında inanılmaz çekici, karizmatik veya şirin göründüğünü düşünen arkadaşlarımızın ve duvarımıza "annene babana selam söyle, bayramda görüşürüz" yazan vefakar akrabalarımızın varlığından haberdar olduk.

Ayrıca o güne kadar pek farkında olmadığımız mini detektiflik yeteneklerimizin de farkına vardık. Facebook iletisinden ruhsal durum analizi, paylaşılan şarkılardan o kişinin aşk hayatının gidişatı, eski/yeni sevgilimizin veya platonik aşkımızın etrafında dolanan ve ondan hoşlanan 'rakiplerimizin' tespiti gibi meziyetlerimiz gün yüzüne çıktı. Bu arada rakiplerin tespiti işleminin nasıl yapıldığını kısaca açıklayayım: Hedefteki kızın duvarındaki son on iletiye göz atın. Orada olmaması gereken, karşı cinsten biri bu iletilerin en az yedisini beğenmişse veya onlara yorum yapmışsa ters giden bir şeyler var demektir. Emin olmak için beğenilen iletilerin niteliğine de bakmak gerekebilir. Kızın sadece "Puuff" gibi anlamsız bir sözcükten(!) ibaret iletisi bile beğenilmişse durum ciddidir ve acil müdahale gerektirmektedir. Ömrü boyunca Mahsun Kırmızıgül dinlemiş birinin, sırf o kız paylaştığı için Freddie Mercury şarkısını beğenmesi gibi bir durum varsa zaten olan olmuştur.

Son olarak gecenin bu saatinde aklıma gelen Facebook Kullanıcı Tiplerini de sıralayıp örnek olaylara geçmek istiyorum. Bu 'tiplere' daha sonra yenilerini de ekleyebilirim.

Sayfa Kurucuları ve Yöneticileri: Yola bir milyoncular olarak çıkan ve bir kısmı daha sonra 'Feys'in inreaktif reklam sektörünün arka sokaklarındaki önemini kavradıktan sonra işin ticaretini yapmaya başlayan gençlerden bahsediyorum. Forumlarda "500 bin hayranlı sayfadan reklam fırsatı", "4 bin arkadaşlı sahte bayan hesabı satılıktır", "10 bin hayran sadece 20 TL" gibi ilanlar vererek Facebook'un yarattığı bu büyük pazardan paylarına düşeni almaya çalışıyorlar. İşi ticarete dökmeyen diğer kısım ise karikatür, şarkı ve video paylaşımlarına devam ederek 'hayatını komik video izleyerek geçirebilen' insanların hayata tutunmasını sağlıyorlar.

Yeni Nesil Şair ve Filozoflar: Güzel söz paylaşmayı yaşam biçimi haline getirmiş olan güruh.

Fotoğrafçılar: Genellikle X Photography adı altında sayfalar açarak eserlerini paylaşırlar.

Oyun Meraklıları: Günün büyük bir bölümünü tavla, okey gibi oyunlar oynayarak ve kurdukları çiftliğin bekasını sağlamaya çalışarak geçirirler.

Genç Ebeveynler: Her genç anne-baba gibi onlar da dünyaya getirdikleri çocuğun güzelliğini bütün dünyaya göstermek gibi garip bir hırsa kapılmışlardır. Arkadaşları tam manasıyla bebek fotoğrafı içinde kalır.

Orta Yaş ve Üstü Ebeveynler: Genç ebeveynlerdeki evlat sevgisi yerini -özellikle babalarda- memleket hasretine ve tavla/okey sevdasına bırakmıştır. Doğduğu köyün fotoğraflarına uzun uzun bakıp çocukluk arkadaşlarının 'kahveye' online olmasını beklerler. Anneler mi? Onlar şu anda çocuğunun profilini didik didik ederek sevgilisi olup olmadığını anlamaya çalışmakla meşgul.

Saldıray Durgun Mirasçıları: Saldıray Abi'nin yaşam tarzını kendilerine örnek edinen bu gençlerin karşı cinse olan yaklaşımı kesin ve nettir. Aşağıdaki örneklerde bu grubun üyelerini bolca görebilirsiniz.

Bir Ara Görüşelim İnsanları: "Canım ben de çok özledim seni, bir ara görüşelim mutlaka" cümlesi hayatlarının çok önemli bir kısmını kapsar. Gerçekten özlemişler midir, görüşmek istiyorlar mıdır bilinmez.

Bir Anda Gaza Gelen Kalabalık: Özellikle dini ve ideolojik konularda ansızın ve nedensizce gaza gelip kah devletini/dinini kah futbol takımını kurtaran ve genel itibarıyla bir parça agresif olan kitle.

Eğlenceli Hayatlar: Sürekli bir yerlerde etkinliğe katılan, konsere giden, düğünü nişanı hiç kaçırmayan ve bütün bunları belgelemekten hoşlanan bu kişileri normal bir insanın ömrü boyunca çektireceği kadar fotoğrafı tek günde upload etmelerinden tanıyabiliriz. Konserde çığlık atarken, sünnet düğününde göbek atarken, yamuk Pizza kulesini düzeltmeye çalışırken, Gaziantep'te baklava yerken, Uludağ'da kayak yaparken, Marmaris'te denize dalarken çekilmiş sayısız fotoğraflarıyla adeta "sizin yaşadığınız da hayat mı ki!" mesajını verirler.

Ortak Hesap Açan Sevgililer: Bu konuda yorum yapmak bile istemiyorum!

Özetle Facebook'un bu mali duruma ulaşmasında azımsanamayacak bir paya sahip olan bizler Feys'i böyle kullanıyoruz. Kişisel bilgilerin gizliliği ve güvenlik gibi konular pek de 'umrumuzda' değil.

Niyetimizi açıkça, kesin ve net bir şekilde dile getirdiğimizi söylemiştim:


İltifat etmeyi çok sevdik ve birbirimize hep iltifat ettik:


'Özele çağırmak' zaten en iyi bildiğimiz işti ama mecburen sahte hesap kullanıyorduk, olmadı.


Facebook'un Türkçe versiyonu için gönüllü tercümanlık yaptık ama pek kabul görmedi.


İltifat ve teklif konusunda sınırları büsbütün kaldırdık:


Biz hararetli tartışmalar yaşarken Diego ekmeğinin peşindeydi:

Facebook'ta abonelik ve beğeni üzerine uzmanlar yetiştirdik ve bu konuda da hararetli tartışmalar yaşadık. Anlaşılmaz işler oldu:

Benzer Yazılar: 

Blogu Twitter'dan takip etmek için buraya tıklamak yeterli.

1 yorum: